30 Haziran 2016 Perşembe

-ATTAN İNİP OTOMOBİLE BİNMEK-

“Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar”
Turgut Uyar


İlk motorlu taşıtı yapan Fransız mucit Nicolas Joseph Cugnot’ın tasarladığı araç saatte yaklaşık olarak 4-5 kilometre yol alabiliyordu. Ama her 20 kilometrede deponun doldurulması gerekiyordu.  Bu keşif yüzyıllardır insanoğlunun atlarla beraber yaptığı yol arkadaşlığına ciddi sekte vuracaktı. Teknolojik gelişmelerle beraber atlar günlük yaşamın odağından yavaş yavaş kenarlarına doğru yerini almaya başladı.

Çok eski çağlardan beri insanlarla birlikte yaşayan ve insanoğlunun her zaman en yakın arkadaşı olan atın, dünya üzerinde ilk kez kimlerin tarafından evcilleştirilip hayatımızın bir parçası haline getirildiği tam olarak bilinmemektedir. Ama bundan yaklaşık 4000 yıl önce Orta Asya Türklerinin atı günlük hayatlarında kullandıkları bilinmektedir. Atın insanoğlunun gelişim sürecine yaptığı katkı  inkar edilemez bir gerçektir. İnsanlık tarihi incelenirken, atın günlük hayatımızdaki yeri, savaşlardaki rolü, tarım, ulaşım ve iletişimde insanoğluna yaptığı hizmetleri de göz önünde bulundurmamız gerekir.

Roma İmparatoru Caligula’nın Incitatus ismi verdiği atına olan sevgisi bilinmektedir. Atı için fildişinden yemlik, mermerden bir ahır, mor battaniyeler, kıymetli taşlarla süslü bir tasma yaptırmıştır. At bazı akşamlar imparatorun sofrasına diğer davetlilerle beraber yerini almakta ve hizmetliler ata hizmet etmekteydi.  İmparator’un at sevgisi diğer senatörlerin de at sevgisini artırır. İmparator atının evlenmesi gerektiğini düşündüğünde ona kızını vermek isteyen senatörler bile çıkar. Hatta Caligula o kadar ileri gider ki atını Consül ilan eder.
Kralın sofrasında yer bulan At figüründen fakir köylünün yiyeceğini paylaştığı yoldaşı olan at figürüne kadar insanın en zorlu zamanlarında at ve insan ilişkisi hem duygusal hem de yaşamsal olarak büyük önem taşımıştır.

Günümüzde sportif amaçlı kullanımı devam etmekle beraber yaşamsal alanda artık yeni bir dostumuz var. Mekanik bir dost. Geçmişte atımızla kurduğumuz dostluğu bugün otomobilimizle kurmaya çalışıyoruz. Çoğumuz arabayı bir tutku haline getirip onu hayatımızın merkezine konumlandırıyoruz. Hatta duygusal bağımızı o kadar kuvvetli tutuyoruz ki satarken bile zorlanıyoruz. Geçmişte atımız için beslediğimiz duyguları bugün otomobilimiz için hissediyoruz. Bu yüzden ata binmek belirli bir kesimin hobi olarak yaptığı bir eğlenceden öteye gitmiyor.

Ama yine de çoğumuz, bu kadar çok motorlu aracın arasında, hayatımızda en az bir kez kendimizi bir atın üzerinde hayal etmişizdir. Binicilik, atalarımızdan bizlere kalan ve genlerimize kadar işleyen bir istek, şehir hayatının yorgunluğundan kurtulmanın, doğayla baş başa olmanın en zevkli yoludur. Artık daha çok zengin sporu gibi görünse de binicilik kulüplerinin artmasıyla herkesin kısa süre de olsa özlemini gidereceği bir etkinliktir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder