30 Haziran 2016 Perşembe

-DONDURMANIN GÜCÜ ADINA-

Siz hiç yaz aylarında annesinden ıspanak isteyen bir çocuk gördünüz mü ya da kuru fasulye istediği için annesi tarafından azarlanan hatta çekiştirilen çocuk? Tabiki göremezsiniz. Bunların hepsini yaşatan son derece ara bozucu ama bir o kadar da cezbedici bir yiyecek var.
Genelde vücudumuz bizden bağımsız olarak mevsimine göre ihtiyaçlarını belirleyen bir mekanizmadır. Nasıl kış ayında daha çok içimizi ısıtacak içecek ve yiyeceklere ihtiyaç duyuyorsak yazın da bizi bunaltıcı sıcaklarda serin tutacak yiyecek ve içeceklere ihtiyaç duyarız. Yazın aslında serinlemek için çeşidin bol olduğu bir mevsim. Biz bu sayıda bunlardan sadece birini sizinle paylaşacağız. Medlife Adana’da bu kez yaz ayının değişmez lezzeti dondurmayı buzdolaplarınıza misafir edeceğiz.
Gelato Dondurma Tarifi
Malzemeleri:
  • 2 su bardağı süt,
  • 1 paket süt kreması ( veya 1 su bardağı soğuk sütle çırpılmış 2 paket krem şanti bir kutudan çıkan iki paketin hepsi),
  • 1 su bardağı toz şeker,
  • Yarım su bardağı kakao,
  • 2 buçuk silme yemek kaşığı nişasta,
  • Bir çimdik tuz,
  • Ve son olarak isteğe göre çikolata ve fındık parçaları.

Gelato dondurmanın yapılışı:
İlk önce iki su bardağı sütü ve toz şekeri tencereye koyalım. Sonra içine kakaoyu, nişastayı ve bir çimdik tuzu da ilave edelim. Tencerenin içine koyduğumuz malzemelerin hepsini karıştırıp, malzemeler çözülüp koyulaşana kadar pişirelim ve ocağı kapatalım. Daha sonra bir kaseye aktarıp kabuk bağlamaması için plastik film ile yüzeyini kaplayıp buzdolabında tamamen soğuyana kadar bekletelim. Soğuk süt kremasını yaklaşık iki katına çıkana kadar mikserle çırpalım. Soğumuş olan kakaolu karışımla karıştırarak birleştirelim. Sonra isteğe göre parça çikolata ya da  fındık parçalarını ilave edebilirsiniz. Karışımı geniş yayvan bir kabın içine aktaralım karıştıralım ve kapağı açık halde hemen donmaya başlaması için buzluğa koyalım. Sonra kenarlarından donmaya başlayan dondurmayı kaşıkla sıyırıp tekrar karıştıralım ve kapağını kapatıp buzluğa alalım. Aynı işlemi 1-2 saat arayla tekrar edip dondurmanız donarken hava karışmasına sağlayalım. Yeterince donduktan sonra kaselere koyup servis yapalım
Afiyet olsun...


Damla Sakızlı Dondurma Tarifi
Malzemeleri:
  • 2 Litre tam yağlı Süt ( Sütün iyi kalitede olması çok önemli)
  • 2 buçuk bardak şeker (su bardağı)
  • 3 adet damla sakızı
  • 1 yemek kaşığı salep
  • 1 yemek kaşığı pirinç unu veya mısır nişastası
Damla Sakızlı dondurmanın yapılışı:

Öncelikle damla sakızlarını bir havan yardımıyla döverek ufak parçalara bölelim. Daha sonra Salep, 2 kaşık toz şeker ve nişastayı karıştırın. Sonra bir bardak süt ilavesi yaparak karışımın çözülmesini sağlayın ve çözülen karışımı kenarda bekletin. Kalan sütü derin bir tencereye dökün ve kaynatın. Kaynayan sütün içine kalan toz şekeri ekleyin. Daha sonra yaptığımız karışımı ağır ağır çırparak kaynamakta olan tencereye ilave edin. Sütü ateş kısık olacak şekilde 35-40 dakika civarında kepçe yada büyük bir kaşık ile ara ara, savurarak karıştırıp bu şekilde kaynatın. (Savura savura karıştırmak çok önemli bir püf noktasını oluşturuyor)  Ocağın üstünden almadan 5 dakika kadar önce daha önce havanda ezdiğimiz damla sakızı parçalarını tenceredeki karışıma ekleyelim. Ocağın ateşini kapattıktan sonra ılıkla yana kadar yine aynı şekilde 5 dakika ara ile karıştırın. Artık soğuma aşamasına yaklaşmış olan dondurmanın kapağını kapatın ve buzdolabının dondurucu kısmına koyun. Dondurucudaki dondurmanızı 1 saatlik aralarla dışarı çıkarıp mikserle çırpın. Artık mikserle çırpılamayacak katılığa geldiğinde büyük bir kaşık ile döve döve çırpmaya devam edin. Dondurma kıvamına gelene kadar aynı şekilde dondurucudan çıkarıp çırpmaya devam edin. Ne zaman ki kaşıkla da karıştırılamayacak kıvama geldi o zaman damla sakızlı dondurma zaten olmuştur. Afiyet olsun.

-ATTAN İNİP OTOMOBİLE BİNMEK-

“Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar”
Turgut Uyar


İlk motorlu taşıtı yapan Fransız mucit Nicolas Joseph Cugnot’ın tasarladığı araç saatte yaklaşık olarak 4-5 kilometre yol alabiliyordu. Ama her 20 kilometrede deponun doldurulması gerekiyordu.  Bu keşif yüzyıllardır insanoğlunun atlarla beraber yaptığı yol arkadaşlığına ciddi sekte vuracaktı. Teknolojik gelişmelerle beraber atlar günlük yaşamın odağından yavaş yavaş kenarlarına doğru yerini almaya başladı.

Çok eski çağlardan beri insanlarla birlikte yaşayan ve insanoğlunun her zaman en yakın arkadaşı olan atın, dünya üzerinde ilk kez kimlerin tarafından evcilleştirilip hayatımızın bir parçası haline getirildiği tam olarak bilinmemektedir. Ama bundan yaklaşık 4000 yıl önce Orta Asya Türklerinin atı günlük hayatlarında kullandıkları bilinmektedir. Atın insanoğlunun gelişim sürecine yaptığı katkı  inkar edilemez bir gerçektir. İnsanlık tarihi incelenirken, atın günlük hayatımızdaki yeri, savaşlardaki rolü, tarım, ulaşım ve iletişimde insanoğluna yaptığı hizmetleri de göz önünde bulundurmamız gerekir.

Roma İmparatoru Caligula’nın Incitatus ismi verdiği atına olan sevgisi bilinmektedir. Atı için fildişinden yemlik, mermerden bir ahır, mor battaniyeler, kıymetli taşlarla süslü bir tasma yaptırmıştır. At bazı akşamlar imparatorun sofrasına diğer davetlilerle beraber yerini almakta ve hizmetliler ata hizmet etmekteydi.  İmparator’un at sevgisi diğer senatörlerin de at sevgisini artırır. İmparator atının evlenmesi gerektiğini düşündüğünde ona kızını vermek isteyen senatörler bile çıkar. Hatta Caligula o kadar ileri gider ki atını Consül ilan eder.
Kralın sofrasında yer bulan At figüründen fakir köylünün yiyeceğini paylaştığı yoldaşı olan at figürüne kadar insanın en zorlu zamanlarında at ve insan ilişkisi hem duygusal hem de yaşamsal olarak büyük önem taşımıştır.

Günümüzde sportif amaçlı kullanımı devam etmekle beraber yaşamsal alanda artık yeni bir dostumuz var. Mekanik bir dost. Geçmişte atımızla kurduğumuz dostluğu bugün otomobilimizle kurmaya çalışıyoruz. Çoğumuz arabayı bir tutku haline getirip onu hayatımızın merkezine konumlandırıyoruz. Hatta duygusal bağımızı o kadar kuvvetli tutuyoruz ki satarken bile zorlanıyoruz. Geçmişte atımız için beslediğimiz duyguları bugün otomobilimiz için hissediyoruz. Bu yüzden ata binmek belirli bir kesimin hobi olarak yaptığı bir eğlenceden öteye gitmiyor.

Ama yine de çoğumuz, bu kadar çok motorlu aracın arasında, hayatımızda en az bir kez kendimizi bir atın üzerinde hayal etmişizdir. Binicilik, atalarımızdan bizlere kalan ve genlerimize kadar işleyen bir istek, şehir hayatının yorgunluğundan kurtulmanın, doğayla baş başa olmanın en zevkli yoludur. Artık daha çok zengin sporu gibi görünse de binicilik kulüplerinin artmasıyla herkesin kısa süre de olsa özlemini gidereceği bir etkinliktir.